بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَأَقۡبَلَتِ ٱمۡرَأَتُهُۥ فِي صَرَّةٖ فَصَكَّتۡ وَجۡهَهَا وَقَالَتۡ عَجُوزٌ عَقِيمٞ ٢٩

Bunun üzerine zevcesi hayretle seslenerek döndü, yüzünü kapayarak: Kısır bir kocakarı, dedi.

– İbni Kesir

قَالُواْ كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلۡحَكِيمُ ٱلۡعَلِيمُ ٣٠

Onlar: Bu, böyledir, Rabbın buyurdu. Muhakkak ki O; Hakim, Alim olandır, dediler.

– İbni Kesir

۞ قَالَ فَمَا خَطۡبُكُمۡ أَيُّهَا ٱلۡمُرۡسَلُونَ ٣١

Ey elçiler, işiniz nedir? dedi.

– İbni Kesir

قَالُوٓاْ إِنَّآ أُرۡسِلۡنَآ إِلَىٰ قَوۡمٖ مُّجۡرِمِينَ ٣٢

Dediler ki: Biz, suçlu bir kavme gönderildik,

– İbni Kesir

لِنُرۡسِلَ عَلَيۡهِمۡ حِجَارَةٗ مِّن طِينٖ ٣٣

Ki; üzerlerine çamurdan taşlar yağdıralım.

– İbni Kesir

مُّسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ لِلۡمُسۡرِفِينَ ٣٤

Ki; aşırı gidenler için Rabbının katında nişanlanmış.

– İbni Kesir

فَأَخۡرَجۡنَا مَن كَانَ فِيهَا مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ٣٥

Bunun üzerine orada bulunan mü'minleri çıkardık.

– İbni Kesir

فَمَا وَجَدۡنَا فِيهَا غَيۡرَ بَيۡتٖ مِّنَ ٱلۡمُسۡلِمِينَ ٣٦

Zaten orada bir evden başka müslüman bulamadık.

– İbni Kesir

وَتَرَكۡنَا فِيهَآ ءَايَةٗ لِّلَّذِينَ يَخَافُونَ ٱلۡعَذَابَ ٱلۡأَلِيمَ ٣٧

Elim azabdan korkanlar için orada bir ayet bıraktık.

– İbni Kesir

وَفِي مُوسَىٰٓ إِذۡ أَرۡسَلۡنَٰهُ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ بِسُلۡطَٰنٖ مُّبِينٖ ٣٨

Musa'da da. Hani onu, apaçık bir delille Firavun'a göndermiştik.

– İbni Kesir

فَتَوَلَّىٰ بِرُكۡنِهِۦ وَقَالَ سَٰحِرٌ أَوۡ مَجۡنُونٞ ٣٩

O, erkanı ile birlikte yüz çevirmiş; ya bir büyücü, ya da bir delidir, demişti.

– İbni Kesir

AYARLAR
Okuyucu